Çarşamba, Nisan 25, 2007

Fahrenheit 451

filmini seyretmedim, kitabını okudum sadece. okudum ve hayatımın en doğru hareketlerinden birini yaptığım kanısındayım şimdi, kitabı bitirmiş ve kapağını kapatmışken.
hem bireysel hem de toplumsal olarak nasıl bir boşlukta debelendiğimizi öyle güzel bir aynayla anlatıyor ki bu kitap. olabildiğince insani ve olabildiğince metalaşmış ve olabildiğince siyasi ve olabildiğince şefkatten yoksun ama olabildiğince duygulu her şey......................


...................insan tam da ne olduğunu, ne yapmaya çalıştığını sorgularken harekete geçmek için bir yol bu kitap. tekrar tekrar okunacak kadar güzel roman. tekrar tekrar seslendirilecek kadar güzel cümleler. teşekkürler ray bradbury, kendini en doğru şekilde yeniden kurgulamaya çalışanların, en azından kurtulmaya çalışanların yolunu açmaya biraz olsun yardımcı olduğun için.
bu kitap okuduğumda ne çok şeyi değiştirdi benim için. okudum ve sanıyorum 7-8 kişinin de okumasına vesile oldum. distopya olduğunu söyleseler de gittiğimiz yeri haddinden fazla net ve gerçek anlatıyor...
belki de o yüzden ben de korkuyorum zamanın bizi götüreceği yerden...
ekranlar, reklamlar, denetim, sansür... ve aslında gerçek olup olmadığından emin olamadığımız geçmiş, gelecek ve bugün... sadece bilimkurgu sevenler değil, hayat üzerine düşünebilen pek çoklarının seveceği kitap...
ve evet gerçekten bir kitap okuyup hayatınızı ya da bakış açınızı değiştirebiliyormuşsunuz...

kitaptan

"siz diğerlerine benzemiyorsunuz. birkaçını tanımıştım, biliyorum. konuşurken yüzüme bakıyorsunuz. dün gece ay hakkında bir şeyler söylediğimde aya baktınız. diğerleri bunu asla yapmazdı. diğerleri ben konuşurken terk edip giderdi. ya da tehdit ederlerdi. kimsenin bir başkasına ayıracak zamanı yoktur. bana katlanan ender kişilerden birisin."

"montag o zaman ne düşündüğünü anımsadı, eğer karısı ölseydi, emindi ağlamayacaktı. çünkü tanımadığı birinin, sokaktaki bir yüzün, bir gazete imgesinin ölümü olacaktı. aniden her şeyin yanlış olduğunu anladığı için ağlamaya başladı, ölüm için değil, fakat ölüm karşısında ağlayamadığı düşüncesi için. aptal boş bir kadının yanında, aptal boş bir adam. aç yılan onun içini daha da boşaltıyordu"

Salı, Nisan 24, 2007

Tabiat Ana Anlatıyor

Tabiat Ana Anlatıyor
Karl Ewald

Doğan Kardeş Yayınları

1961








Başlangıç için bibliyomaninin başlangıcına gitmek gerek belki de...

O yeşil, eski ve deri kapağın üzerine gümüşi harflerle yazılmış "Tabiat-Ana Anlatıyor" başlığına uğramalı en azından benim için.

Muhtemelen abimin ilkokul yıllarından kalmış -iç kapağında bulunan okul kütüphanesinin mührü bana bunu düşündürür- bu güzel ve benim için derli toplu olan ilk kitap... Benim için her şey onunla başladı.

Sanırım ikinci sınıftayım ya da üçüncü sınıfa yeni geçmişim. Elim uzanıyor bir kitaba, kitap çok büyük görünüyor gözüme, çok fazla sayfa çok fazla yazı dökülüyor gözlerimin önüne.

Tuhaf...

Alıyorum kütüphaneden, okumaya başlıyorum. Okudukça kocaman geliyor dünya, henüz tanışmadığım hayvanlar canlanıyor gözümde bir bir... Hepsi konuşuyor, hepsi canlarını yakan insanlara bir şeyler söylüyor... Sadece hayvanlar değil, deniz de ağaç da toprak da konuşuyor. Onlar konuşuyor ben ilk "gerçek" kitabıma aşık oluyorum...

Sonra kitaplara...

Hepsine...

Defalarca okuyorum. Ortaokul yıllarım okuduğum kitapların arasında ona göz gezdirmekle geçiyor. Lisede hâlâ başucumda duruyor. Üniversitede ve sonrasında dolabımda, ama biliyorum ki o orada. Yeğenim olursa ona, çocuğum olursa ona da okutmayı diliyorum ne zaman kitabın bahsi geçse. Mutlu oluyorum.


Bende Doğan Kardeş Yayınları'nın 1961 yılında çıkardığı 2. baskı olsa da şimdilerde kitabın Can Yayınlarından çıkan yeni basımını da bulmak mümkün.