Çarşamba, Mayıs 27, 2009

Hayatın Sessizliğinde


"...Bir zamanlar masumdum. Bir yalan uydurmuş, herkesi kandırmıştım. Üç ya da dört yaşındaymışım. Öyle anlatıldı bana. Dünyanın her gün yeniden biçimlendirilmeyi bir hamur parçası gibi elimde olduğu son yıldı, okumakla yazmak henüz bir ve aynıydı. Yalan söylemiş, okumayı söktüğümü bildirmiştim herkese. Öğleden sonraları kitabımı elime alır, ciddi, ağırbaşlı, ansızın büyümüş bir ses tonuyla, tane tane 'okurdum'. (...) Çoğunlukla akşamı bulurdu hikayenin tamamlanması. Sonra... Gece bastırır, odam seslerle dolardı. Minik hayvancıklar annesiz kalıp üşüdüğünde, daha değişik daha gerçek bir hikayeyle dönerdi kitabım bana.
O zamanlar dünya hala yoğrulması, renklendirilmesi, içine sızılması gereken hamurumsu bir kütleydi, ama hızla katılaşıyordu. Giderek kendisi oluyordu, tıpkı benim gibi. Günden güne daha çok suskunlaşıyordu. Beni çağırmaktan vazgeçtiğinde, benim onu çağırmam, adıyla çağırmam gerekiyordu. O zamanlar masumdum, çünkü canım acıyor ama bir suçlu aramıyordum.
Yakınlarımın işbirliğiyle bir yıl süren "okuryazarlığımı" annenannem bitirdi: 'Yalan söylüyorsun! Sen okuma filan bilmiyorsun. Biliyorsan, al da bu kitabı oku bakalım!'
Günün birinde, bir kız çocuğu hikayesini bitirmek için, beceriksizce tuttuğu kalemle bir kuş yaptı. Gördüğü hiçbir kuşa benzemiyordu bu kuş, kanatları bile yoktu, çünkü uçmanın ta kendsiydi. Gözlerinde kendi gözlerini bulduğundan, onu adıyla çağırdı: k-u-ş. Sonra soluğunu üfledi ona, kendi etini ve kanını verdi, çocukluğunun soğuk gecelerini, çığlıklarını annesinin gözyaşlarını... Yeterince güçleninceye, üzerine atılmış mavi mürekkepten ağı yırtıp temelli gidene değin... Yürekten kopan bir dua eşlik ediyor şimdi ona, keskin nişancıların menzilinde, sabah göğünün sisli yalnızlığında uzaklaşırken... Geride kalansa bomboş bir kağıt, biraz sağır, biraz şaşkın. Dümdüz, yavan, gölgesiz. Hiç gerçekleşmeyen bir dönüşü bekleyen."

"...nedir ki insan bir aynadan ve yankıdan başka?"

Cumartesi, Mayıs 09, 2009

Yıkıma Giden Adam


sistem ve suç
bilimkurgu ve polisiye
hepsi içiçe...
romanların bildiğimiz, ezber ettiğimiz her şeyinin üstüne çıkmış bu kitap için teşekkürler 6.45...



"...Sonsuz evrenin içinde yeni olan, farklı olan hiçbir şey yok. İnsanoğlunun içinde eşsiz görülebilen her şey, Tanrı'nın Gözü'nün sonsuzluğunda çaresiz kalacaktır...,
Her biri, uzay ve zamanda eşi olmayan o gururlu yanılsamaya bakıcılık eden, sonsuz sayıda dünya ve kültür vardı...
acı çeken sayısız insan...
İşte bu, böyle bir zamanın öyküsüdür ve böyle bir kişinin..."

Sûkut-u Harf (İlahi bir mecazdır aşk)


"...Gece yolcularıyız biz. Gece yürür, karanlıkta yol alırız. Mesafeleri kat ettiğimizi görmeden ve gitmeden varırız ulaştığımız yere."

"...Bu kadar yıldız varolmasına rağmen, kâinat hâlâ karanlık. İnsan yaratıldığından bu yana da bu yıldızlar kadar, belki daha da çok söz söylendi. Ama sözün ışığı, hakikatin karanlığını aydınlatmaya hiçbir zaman yetmeyecek. Çünkü hakikat söze dökülmez. Söz söylendikçe, hakikat perdelenir."