Çarşamba, Nisan 29, 2009

İç Kitabı


Bir kitabın neredeyse her satırının altını çizmek ister mi insan? Bu kısacık kitap beni benden aldı...

Teşekkür ederim A.Ç.

"...Biz böyle ölürüz. Kalbimizden giderek sona ereriz.

Katılarak boğulacağını bildiği için asla o şarkıya başlamayanlar,
Kalbini çıkarıp son satıra koyması gerektiğini bildiği için şiirden yana ağzını açmayanlar,
Kafatasını çatlatacağı için 'delirmek'ten uzak duranlar,
Hareket tamamlandığında parçalanıp dağılması gerektiği için asla o dansa başlamayanlar,
Geri dönmeyi beceremeyecekleri, bir kez gitseler artık hep gideduracakları için asla çekip gitmeyenler,
Cümle bittiğinde ölmek zorunda kalacağı için lafa hiç başlamayanlar...

Onlar bizdendir. Biz yapılan dansı, şiiri, cümleyi, delirmeyi, sözü bilmeyiz. Biz, bu dilleri bilmediğimiz için, kalbimizi yakarak öleceğiz."




"...Daldan koptuğumda bana bir şey olmayacak, öyle anlattı çekirdeğim. Ama o susacak. Bu daldan ayrıldığımızda, sessiz bir çekirdek taşıyacağım içimde. Çekirdeğim anlattı bütün bunları, hazırlıklıydım. o andan sonra içimde gitgide ağırlaşan bir ölü gibi taşıyacağım bunu. Çünkü çekirdeğim, toprakla yeniden buluşuncaya dek büyük yeminini tutacak. Dile gelmek için toprağı, suyu ve rüzgarı bekleyecek. Ve yeniden buluştuklarında, o büyük gürültü kopacak. Her şey tekrar edecek. Bu kez o başka bir çağla olacak. Ben başka bir 'şey' olacağım. Sürmek ne acayip şey."




"...Fakat... Fakat taş olmaya, taş gibi olmaya gelirse sıra, yaşdaşlarım kadar ben de bilirim bunu. Öyle birkatılaşırım ki, hiçbir acı uğrayamaz yanıma. Bir taşın çıldırtan sarını taşırım ben de. Sıra taş olmaya, taş gibi olmaya gelirse yani... Bakın işte, meydan okuyorum yine. Ama biliyorum ki, tutuluşa zaten dahildir, hem de en dahildir öfke..."




"...Kıyametim kendimde. Biliyorum, bir gün dayanamayacağım kendime. Neden sanıyorsunuz birden ve kendiliğinden yok olan bütün zakkumlar... Çünkü ağaçlar içinde bir tek onlar intiharîdirler. Kendi zehrini içer ve bir bahar artık zehirsiz, silahsız olmaya karar verirler. İşte bir zakkumun sırrı budur. Soylu ruhların hayatını, ancak o ruhun kendisi, kendi zehriyle son bulur."




"...Sen, insanlar konuşurken ağız hareketlerini tekrar ediyorsun. Küçük, en küçük hareketi yakalamaya çalışıyorsun. Anlamak için. Bilmek için. Senin bu tekrarın yüzünden herkes, anlamadıkları bir yakınlıkla, kendilerini sana benzetiyor. Sen hiçbir şeye benzemiyorsun. Öyle ki, bazen geceleri kendine bile benzemediğini fark ediyorsun. Sen, evvelden beri sıvıydın. Halini, biçimini, tınısını havasını alıyordun olduğun yerin, insanın, zamanın.

Sen, hiçkimsesin.
Sen, hiçbir şeysin.

Aklı ve kalbi olan mucizevi bir gaz."



(DENİZ KESTANESİ)
"...Yalnızlıktan dert yanmasın kimse. Mideniz bulanıyor hakikaten. Hele bu dikenlerimizi gören hiç kimse, açmasın ağzını acıdan yana. Dokunduğu her şeyin canını yakarak geçen bir ömürden bahsetmek isteriz biz o zaman. Acıtma bilgisiyle mümkünsüz yakınlaşmalardan. Mesafeden bahsetmek isteriz hakikaten. Eflatun zehirle kaplanmış dikenlerimizi gören kimse; hiç kimse sakın bahsetmesin yalnızlığın tadından."

Hiç yorum yok: