Cuma, Aralık 26, 2008

Kalanlar (1)

"Günler koptu. Artık geceleri ölüm akıyor sokaklara. Kentin evlerinin aralıklarına doluyor. Boğuluyoruz."

"Beni öldürdümç Her insanı öldürmek kanısı ile öldürdüm. BEN BEN MİYİM? BEN HERKES MİYİM? BEN HER ŞEY MİYİM? Yatıyorum. Kısa süre sonra gelevcek ölüm. Biliyorum bunu. Umursamıyorum oysa. Güzel bir ölüm kucakladı beni. Yeni açıyor çiçekler. Aydınlıklar koşuşuyor. Kızların şarkıları kulağımı dolduruyor. Güzel gözler bakıyorlar bana. Kendi gözlerimi bu gözlerle karıştırıyorum.
...
Kalkın. Tüm ellerinizi uzatın bana. Tutmak istiyorum. Sizleri yemyeşil çimenler üzerine çıkaracağım. Soluk yüzlerinizi güneşlerle yıkayacağım. Irak ülkelere gideceğiz. Oralarda kara bir ay ağaçlar arasına akmış. Ağaçlar yüksek. Sık. Uğulduyorlar geceleri. Gün ışığını avuçlarımıza alacağız. Gelin. Kalkın. Uzatın ellerinizi."

"Bu kadarını görebilen gözlerimin gerisindeki düşünceler, kıtaları, kentleri, olayları, insanları düşünüyorç. Bu ülkeleri ozanlar, şarkılar, romanlar, filmler, senfoniler, savaşlar anlatmış. Birçokları da belki anlatmadan gözlerine, belleklerine, benliklerine yazmış güneşin doğuşunu, batışını, dağları, boş ovaları, kalabalık kentleri, aşkı bir hastane koridorunda beklenen adımları ve gene de, belki de ölürken söylemek istemiş en güzel, en yoğun tümcesini."

"Burası benim yerim. Bu denizi, bu bitkileri, bu ağaçları, bu küçük semti yaşamak için, bu gökyüzünün değişen renklerine bakmak için yaşlılığımda uzun yıllar olacak. Hiç başka bir yer değil, burada oturup değişen, kalabalıklaşan dünyaya çıkmadan yaşamak istediğim yer burası. Şimdi tepelerden koşan bulutlar denizin üzerine geliyor. Doğanın bu değişkenliklerini yılar boyunca izleyeceğim. Doyabilmek için."

"Haykırmak istediğim çok şey var. Büyük kayıplar yıkacak değil bizi. Açıkça birbirimizle konuşamıyorsak ben ağlamak, bağırarak ağlamak için bahçenin yeşillikleri gerisindeki odama geçiyorsam, biliyor musun, ne güzel ağıtlar içinde uyuyakalmak?"

"Şimdi neden bu kadar çok sevdiğimi anladım, çünkü kendim ölmüştüm ve yalnızca başkalarının canlılığını algılayabiliyordum."

"Her sabah yepyeni bir dünyaya kalkıyorum. Her akşam dünyanın bütün yorgunluk ve acı çekişleriyle dayanamaz duruma geliyorum.
İnsan her şeyi nasıl isterse öyle algılayabiliyor. Kanallarda yol alan bu gemi neden duygularıma göre öteki dünyaya yol alıyor olmasın."

1 yorum:

sherlotte holmes dedi ki...

tezer,
bence sen gitmek istemiyordun. birilerinin elinden tutmasını bekliyordun. çünkü o manzarayı seviyordun, yaşlanmak istiyordun, içindeki acıya rağmen kendinle savaşıyordun...
duymadılar tezer, duymalarını bekledin ve kendinle konuştun tezer...
bence sen gitmek istemiyordun, başka şehirleri de seviyordun tezer...